Aman seri yeniden başlıyor, oyuncu değişecek ne olacak, Sam Raimi yeni filmi çekmeyecek öldük bittik diyen arkadaşlara seslenmeyi kendime bir borç biliyorum, "Basın gidin lan buradan!". Her ne kadar sert çıkışmayı sevmesem, her fikre (ne kadar aptalca olursa olsun) saygı duysamda ilk filmdeki tavşan dudaklı Tobey'nin, oyunculuğuna şahitli senet gerektiren Mary Jane'mizden ve son nefeslerinde kötü "Adam bas baba kötü adam..." yakarışlarımızdan illallah etmek üzereydik ki seri bitti. Peki neden izliyorduk ilk seriyi? Sebep açık tüm olumsuzluklara rağmen Sam Raimi çok iyi bir yönetmendi, malzeme güzeldi ve çekilen ilk adam akıllı çizgi roman uyarlamasıydı.Ha yeni filmden çok mu birşey bekliyorum hayır. 3D Spider-Man izlemedik demiyeceğiz sadece, gerçi şimdiye kadar güzel 3D film izlemedik ama. Yeni serinin yönetmenliğini pekde kabarık bir sinemografiye sahip olmayan Mark Webb'e teslim etmişler. Yeni Sıpaydiyi de basın toplantısıyla tanıtmışlar. Yukarı da gördüğümüz arkadaş, evet kendisi yine Spiderman ile uzaktan yakından alakası olmayan vizyonda bir kişilik, Andrew Garfield yeni serimizde binadan binaya hoplayıp zıplayacak arkadaş. Merak edilen nokta ise Avengers'da da kendisinin arz-ı endam edip etmeyeceği.
Ne varsa kuşe kağıdın iki arasına sıkışmış eski dostta var demek geliyor tabi içimden bu zırvaları gördükçe. O güzel grafiklerle bezeli çizgi romanın dokusunu bırakıp modacılara kıyafeti teslim edip, dandik filmler yapacaklarına şu figürden biraz feyzalsınlar. Lakin figür filmlere konu olacak kadar şatafatlı olmuş. 28 cm'lik boyuyla, standart büstlerin arasında kendini belli edecek kadar yapılı bir figür kendisi. Polystone malzemeyi bola döke harcamak yerine sadece 750 tane üretip dağıtmışlar dünyaya figürümüzden.
Aynı seride daha önce Venom ve Back to Black figürlerini çıkaran Sideshow, Ağustos 2010'da stoklara giriş yapacağını duyurduğu ürününü yaklaşık $200'dan satışa sunacak gibi görünüyor. Spiderman 4'ün kuvvetle muhtemel estetik açıdan sınıfta kalan figürlerini heyecanla beklemeyi umut ederdik ama "Biz malımızı biliyoruz!" ve gelecek olan kalitesiz figürlerin yerine tercih edeceğimiz emektar çizgileriyle Stan Lee'nin imzasını taşıyan "Biz yapana kadar en iyisi bu." adlı Spider figürümüz.
Uzun zamandır yazmadım ama tam 1 hafta sonra Türkiye'de vizyona girecek küçük kel dostumuz Aang ile ilgili "Sayılı günler kaldı" konseptli yazıyı kaçırmak niyetinde olmadığımdan yeniden oturdum sevgili "Q kardeşimin" başına. Avatar'ı hala bilmeyenlerimiz hatta kendisini mavi derili bir 3D yaratık zannedenlerimiz varmış diye duydum ki beni ne derece üzdü bu dedikodular, tassavur dahi edemem. Özetlermisin bize sevgili Ahmet dediler bir de üstüne. Ne diyeyim? Avatar tam anlamıyla "Nickelodeon'un bize son kazığı!" olarak özetlenebilir.
3 sene boyunca bayıla bayıla izledik şimdi niye bok atıyorum. Çünkü karizmada belli hasarlara yol açtı kendisi zira eşek kadar adamlar toplaşıp hep beraber oturup Avatar izlerken bulduk kendimizi. "Oğlum ne oluyor lan bize" demeye fırsat bile olmadan da geçti gitti tadına doyulmaz seri. Çocuklara yönelik televizyon kanalımızın sırf onlar için çektiği seri biz ve bizim gibi tohuma kaçmış bir dünya insan tarafından deli gibi izlenmeye başladığında muhtemelen yapımcılarda "Yok yavv..." diye tepki vereyazmışlardır. Ama onların canına minnet. İzlensin yeter...
Filmin çıkacağı haberini duyar duymazda "Ulan hadi biz izliyoduk Shyamalan sen ne halt etmeye izledin, eşşek kadar adamsın" deyivermiş bulundum. Kendisi, karısı ve kızı çizgi dizinin müptelasılarmış meğersem. Paramount'a gidip "Birader alın size yeni Yıldız Savaşları serisi" diyerek her ne kadar kendini bile aşan bir densizlik yapsa da yapımcı şirket al sana bir çuval para git çek kardeşim demiş. M. Night Shyamalan Lady in the Water ve The Happening filmleriyle sinema izleyicisinin gözünde bir anda yetenekli yönetmenden, sinema'nın Serdar Ortaç'ı kategorisine düşmüştü. Milyonların sevdiği kel dostumuz Aang'in macerası için kamera arkasına geçince de küçük çaplı bir isyan oldu haliyle. Cast açıklanınca ise tüm ahali Shyamalan sülalesi ile yakın ilişkiler içine girmeye hak kazandı.
Suratında gülücükle bir fotoğrafına rastlayamadığımız bir Aang, çekik gözlü karakterler yerine, eşek gibi gözleri olan Amerika'lı su kabilesi üyeleri, Slumdog Zuko ve daha bir dünya fiyasko. Shyalaman ne yapmaya çalışıyor falan derken filmi bekledikçe karakterler için "İyi gibi ya..." demeye başladık aslında itiraf edebiliriz. En çok eleştiri alan karakter eşleştirmelerinden biri olan Dev Patel - Zuko ikilisi içinse giderek yerleşmeye başlayan bir düşünce hakim bence. İlk başlarda "Oğlum ne alaka?" dediğimiz oyuncunun karizmasını Zuko ile ilişkilendiremediğimiz kesin. Ama Zuko'nun çizgi filmdeki karizması ile Dev Patel'in sakilliğini bir kenera bırakacak olursak, karakterin 3 film boyunca geçireceği değişimi Slumdog'da yiğidi öldürüp hakkını verdiğim genç aktörün oyunculuğunun tavan yapacağı bir kesit olarak nitelendirmek "Ahanda buraya yazın!" türünden bir tespit olacak, göreceksiniz.
Filmi izlemedik, izledikten sonra sinematik olarak altyapımız ne olursa olsun, huylu huyundan vazgeçmeyecek ve çeşitli sosyal mecralarda filmi değerlendireceğiz. Ama göz önünde bulundurmamız gereken yegane bir nokta var. Film kesinlikle çizgi dizinin birebir kopyası olmayacak! Kesilmiş, eklenmiş, azaltılmış ve tamamen çıkarılmış bir çok öğe olacak. Zira bahsettiğimiz dizi 3 sezon boyunca 20şer bölüm çekilmiş ve en ince ayrıntıya kadar giren bir fenomendi. Film ise çizgi dizinin "uyarlaması" olacaktır. Sinema tamamen farklı bir sanat dalı olduğundan ve kendine göre dinamikleri, kuralları olduğundan, televizyondaki öğeler ile beyazperdedekiler farklı olacaktır. Filme gitmeden önce duyacağınız eleştiriler bu yüzden "Olmamış." "Yapamamışlar." "Hiç güzel değil." türünden cümleler olabilir. Bunlara aldırmadan filmi izlemek ve ondan zevk almak istiyorsak, beklentilerimizi çizgi film izlemek için değil, yeni ve keyifli bir üçleme izlemek için ayarlamalıyız. Lakin göremeyeceğimiz öğeler arasında Ateş Bükme hocası Jeong Jeong, June ve Lahana adam gibi sevdiğimiz karakterler var. Allahtan Shyamalan yeni bir densizlik edip Appa'yı da rahmetliler kervanına katmamış. Hatta hakkını vermek gerekirse baya da güzel bir modelleme söz konusu olmuş.Shyamalan'ı her ne kadar yerden yere vursak da (ilk kez bir uyarlama denemesi, CGI konusunda tecrübesiz olması ve sevdiğimiz bir seriyi berbat edebilme olasılığının olması yeterli sebepler aslında) kariyerinde zor günler geçirmesi sebebi ile büyük bir çıkış yapmak istemesi, Hint asıllı olmasından mütevellit Uzak Doğu kültürüne yatkınlığı, Bruce Lee hayranlığı ve genç yaşta savunma sporlarına olan ilgisi, Son Hava Bükücü de tadına doyum olmaz birçok ayrıntıyı izleyebilmemize olanak sunacak türden faktörler. Filmde yaptığı bazı rötuşlarla elementlerin manipülasyon tekniklerinde daha çok Uzak Doğu esintisi yaratmayı amaçlamış kendileri. Northern Shaolin, Tai-Chi, Ba-Gua, Hung Gar gibi teknikler ile her ulusun bükücülüklerini kendilerine özel hareketlerle sınırlamış.
Ayrıca Avatar'ın dövmesi çizgi diziye oranla filmde daha detaylı bir şekilde işlenmiş. Çince'den yola çıkarak yeni bir dil oluşturan film ekibi, dövmeyi bu dilin en estetik öğelerinden oluşturmuş. Coştuğu zaman 220 wattlık bir canavara dönüşen ve dövmeleri LED aydınlatmalarla döşenen kel karakter Avatar'a, Shyamalan tarafından biraz daha karizma pompalanmış ve çizgi dizideki çocuksuluk biraz daha arka plana çekilmiş. "Son Hava Bükücü"nün konusu, ayrıntıları ya da sinematik dinamikleri ne olursa olsun gişenin tozunu atıracağı kesin. Ama bizim tek umudumuz, izlemeye değer yeni bir üçlmeyle Shyamalan'ın kariyerini kurtarması ve bizim de önümüzde ki birkaç seneyi sinemada heyecanla birşeyler izleyerek geçirmemiz. Evet Avatar'a sayılı günler kaldı. Bundan bir hafta sonra sağı kırmızı solu mavi 3D Ray-Ban'lerimizi takıp bin yıldır buzun altında olan Aang'i kurtarmaya gideceğiz. Hepimize iyi seyirler...
Adamla beraber büyüdük resmen. O Londra'da kazandığı paralarla gününü gün ederken biz LGS'dir OKS'dir ÖSS'dir çalışıyorduk orası ayrı tabi ama herif küçümen tüyü bitmemiş bir ergen olarak çıktı karşımıza, sonra simitçi bıyığı gibi tüyleri çıkmaya başladı. Şimdi de eşek kadar olmuşta 3D film çeviriyor. Duygulanmamak elde değil.
Son filmin ilk bölümü Kasım'da ikinci bölümü ise gelecek sene Temmuz'da girecek mağlumunuz. Hani yaptıkları bir yönden ayıp çocukken gidiyorduk iyi hoş da 20 yaşında adamın kendini adadığı seriye sorumlu hissetmesinden dolayı hala küçük çocuklarla Harry Potter izlemesi biraz da utanç verici. Bir de iki film çıktı başımıza. Son bir "ya sabırla" Hogwarts cemaatine olan bu son görevimizi de yerine getireceğiz tabi. Bu sırada nerden nereye diyerek Gentle Giant'ın bizler için hazırladığı Voldemort ve Harry büstlerine bir bakalım dedik. Polystone malzemeden ve güzel bir aksamın üzerine oturtulmuş 9" ve 7" 'lik figürlerimizin fiyatların $60 civarında olup hani bir HP arşiviniz varsa, kitap ve filmlerden oluşan koca bir raftan ibaret, iki ucuna yerleştirebileceğiniz iki figür Lord ve Potter. Onları siz kutudan çıkarıp oraya yerleştirin siz ve biz de son 2 filmi izleyip raflara yerleştirmek için beklemeye koyulalım.
Yukarıdaki Fan Made postere konu olan hatun kişi olan Olivia Wilde'ı Batman filmlerinden birinde hayal ettiğimiz zaman "Aaa ne güzel olur lem..." diye tepki vermemiz zaten olağanken birde Poison Ivy'ye montelediğimiz zaman "Aha bu kız tamamdır." diyoruz. Zira kızıl saçlar ve yeşil gözler Olivia Wilde'ın doğasına tam olarak uyan birer detay gibi öylece üzerinde asılı duruyorlar.Her ne kadar hayal kurmak serbest olsa da 3. film de muhtemelen Riddler'ı izliyeceğimizden sizleri fazla ümitlendirmek niyetinde değilim. Ama eğer Nolan bir sürpriz yapmak isterse ya da olası bir Saga serisi şeklinde uzaması durumunda filmimizin, kendisini Poison Ivy olarak izlemek hem bize büyük keyif verir hem de Nolan'ın elinde Wilde'ın oyunculuğu sınıf atlar. "Herkes için en iyisi Olivia gel oyna Ivy'yi" diyip Flash TV spikeri gibi gereksiz seslenişlerde bulunalım da kimseden geri kalmamış olalım.